19 Kasım, 2005

BİR HUKUKSAL MEKTUP

AKADEMİSYENLERİN İZİNLERİ BÖLÜMLERİN İŞİDİR...

VistilefHukuk'un Notu: Aşağıda Prof. Dr. Mustafa Altıntaş'ın, Prof. Dr. Veysel Batmaz'a gönderdiği iletiyi sunuyoruz. Bazı yerlerini (...) ile göstererek kısalttık; bazı yerlerde de [köşeli parantez] kullanarak kendi görüşlerimizi ve orijinal metinde olmayan kelimeleri yazdık. Daha da açıklık olsun diye... Metindeki imla ise düzeltebildiğimiz oranda düzeltilmiştir, encoding sorunları yüzünden bazı kelimeler Prof. Dr. Mustafa Altıntaş'ın yazdığı gibidir.


-----Original Message-----
From: maltintas@gazi.edu.tr [mailto:maltintas@gazi.edu.tr]
Sent: 14 Kasm 2005 Pazartesi 17:41
To: veysel.batmaz@gmail.com

Sayın Batmaz,

"VistilefHukuk" adlı sitede yer alan ve sizin meslekteki, [yöneticileriniz] (...) ile yasadığınız serüveni öğrenme olanağı buldum. (...) Elinize saglık. (...) Egitim-Sen tarafindan yayımlanms olan YÖK ve Hukuk adlı yapıtımda sizin yasadıklarınıza ilişkin kimi yargı kararlarn örneklemiştim. 600 sayfayı aşan bu yaptta (...) yargı kararları ile mahkum edilmis olan cok sayıda işlemleri var. (...) Yazdıklarınızın meslektaşlarımızın haklarinin bilincine varmalarina, idarecilerin görev sınırlarını kavramalarına yardımcı olmasını diliyorum. Keşke okusalar da bu dogrulari öğrenseler. Benim düşüncem, üniversitelerin okur-yazar olma özürlüsü olduklarından, hak,yetki ve sorumluluklarını kavrayamadıklarıdır.

Ben Gazi Universitesi İBF İktisat Bölüm Başkanıyım. Bolum Başkanı olarak görev ve yetki alanım konusunda dekanla savaşım icerisindeyim.Rektor denenler universiteyi, dekan denenler fakulteyi, bolum baskan denenler bolumu, kendi mulkleri, buralarda gorev yapanlar ise, ırgatlar olarak algılıyorlar. Oysa ki, İdareciler, kurumun ve kurum gorevlilerinin hizmetkarları gorevini ustlenmis kimselerdir. Bu algılama eksikliginden olacak, kurumu ve kurum calısanların daha etkin, uretken kılma kosullarını yaratacakları yerde, onları uretimden ve yaraticiliktan kopartacak saçmaliklarla mesgul etmeyi yegliyorlar. Bunun da nedeni, bu gorev yerini eline geçirenlerin, secim sistemi ile grev almamalarinin ve projeye dayali bir yarismaya konu olmamalarinin onemli katkisi bulunmakta. [Bu konuda Prof. Altıntaş ile aynı kanıda değiliz; üniversitelerde seçim değil atama yönteminin, Rektörlük dahil, daha verimli olacağını düşünüyoruz] Gerçi, ozgur olmayanlarin yaptiklar secime de fazla guven duymamız oldukca zor. Köleler ile demokratik yönetimi olusturmak mumkun degil. Onlar denetim ve buyruklarnda olan kelle sayısına önem veriyorlar. Bu nedenle, rektorler dekanları, dekanlar Bolum Baskanlarını, Bolum Baskanlar ise ögretim elemanlarini kendilerinin islerini goren, buyruklarini sorgusuz-sualsiz yerine getiren sekreter olarak algilamak anlayisindalar. Okur-yazar olmadiklarindan ve anlama ozurlu olduklarindan hukuksal metinleri bile anlayamiyorlar. Bunu sizin [Veysel Batmaz’ın] yazdiklarinizdan cikarmak mumkun. Bu metinler ortada, bu metinleri kendilerine aktaran ve yorumlayan sizin yazdıklarınız ortada iken, halen öğretim elemanlarini kullari olarak gormekten kurtulamamalari, yukaridaki
yargimin kaniti. Ancak bu savasimimiz epeyce mesafe almamiza katkida bulundu. YOK Sisteminin geriletilmesi, baski halkalarinin gevsetilmesinde sizlerin ve oteki arkadaslarimizin emeklerinin sonuclardır. Ornegin ben, Bolum Baskani olarak izinleri Bolum duzeyinde sonuclandrmayı başardım. Bunda bile zorlandim. Yasal hukumlerin uygulanmasina Bolum ogretim elemanlari bile inanmak istemediler. İzin [almak] yerine, gittikleri yer konusunda bildirimlerde bulunmalarini istedigimde, sakınım gostererek, yine izin dilekcesi vermekden vazgecmediler. Yeni yeni anlamaya basladilar. İzinleri ve bölüm içi alanlara iliskin duzenlemeleri artik dekanliğa iletmiyoruz. Dekanin öğretim elemanlarına karisimini ve denetimini olabildigi olcüde minimize ettim, yasaya dayanarak. Çünkü yasa öyle diyor. Haberleri bile yok. Ancak,bu insanlari kendi yetki ve gorev alanlarina tikmak ve geriletmek zorlu bir ugraş vermeyi gerektiriyor. Katkı olabilir dusuncesi ile, yillik izin konusundaki kural ve bunun tarafimdan uygulanmasi konusunu
aktarmak istiyorum:

Bilindigi gibi, 2547 Sayili Yasanin 64.maddesi "izinler" basligini tasimaktadir. Bu maddeye gore; "ogretim elemanlari yillik izinlerini, normal olarak, ogrenime ara verilen zamanlarda kullanirlar" Bu maddeye gore, akademik takvim, ogretim elemanlarinin yillik izinlerini belirleyen temel takvim olmaktadır. Devamli statude gorev yapan ogretim elemanlari, sizin de cok hakli olarak belirttiginiz gibi, butun çalışmalarını üniversitede degil, “universite ile ilgili calismalara” hasretmekten sorumludurlar (Md.36/a-1) Universite ile ilgili calismalar ise, 22 nci maddede sayilmiştir. Bu calimalarin mekana bagli olarak yapilmasi gerekmedigi gibi, mumkun de değildir. Üniversite mekanina bagli olarak yapilabilecek calimalar, ders verme ile ogrencilere yonelik olarak yapilmasi gereken ve onceden belirli bir takvime baglanan danismanlik hizmetleridir. Fakülte odalarina kapanarak, üniversite ile ilgili calismalari yurutebilmenin olanagı mumkun degildir. Üniversite ile ilgili calismalar arazide, kutuphanede, laboratuvarda, deney ciftliklerinde, yani karada-havada ve denizde, gece-gunduz surdurulebilir calismalardir. Ogretim uyesinin calisma odasina tikilmasi ve 09.00-17.00 saatlerine sikistirilmasi, yasa ile yapilmasi gereken üniversite ile ilgili calismalarin engellenmesinden baska anlam tasimaz. Ogretim elemanlarini odalara ve 09.00-17.00 saatlerine kapatma girisimleri, ogretim elemanlarinin calismalarinin engellenmesi sonucunu dogurur ve yapanlari sorumlu duruma dusurur. Dediginiz gibi, dagda-bayirda, gece-gunduz saatlerinde, düşünde bile ogretim elemanlari üniversite ile ilgili calismalarini surdurmektedir. Sınav kagtlarinin, seminer odevlerinin, jüri uyesi olarak aday doslarinin incelenmesinin, ille de niversite odalarinde ve tapu memurlari için zorunlu olan 09.00-17.00 saatleri arasinda yapilmasi mumkun degildir. Cunku bizim urettigimizin musterisi, gercek yada tuzel kisi olarak, bize basvurma durumunda olan kimseler degildir. Universite ogretim uyeleri, calismalarini somut kisiler yada topluluklar icin degil, bugun yada gelecekte yasayan/yasayacak soyut kisiler/topluluklar icin, onlar yararlansinlar diye ortaya koymaya calisirlar. Bazen urettiklerinin, bu cagda kullanilmasi bile mumkun olmayabilir. Bu nedenle ogretim elemanlari, izinlerinde bile, oteki kamu gorevlilerinin icinde bulunduklari, isleri ile tum iliskilerini kopartamazlar, ozgur olamazlar. Onlar, surekli olarak üniversite ile ilgili calismalarini bu sure icinde de surdururler. Bunun sonucu olarak ogretim elemanlari, yasamlarinin hic bir doneminde, tam anlami ile yillik izin yapamazlar, saat 17.00'den sonra da kendilerini dinlenmeye alamazlar, uretimden kendilerini kopartamazlar.. Alanlari ile ilgili olarak surekli olarak gozlem yaparlar, iliskiler gelistirirler, meslektaslari ile gorusurler, toplantlara, konferanslara, seminerlere, sempozyumlara katilirlar, internetin basinda alanlari ile ilgili calismalari izler, telefon yada internet uzerinden konferans verebilirler, aciklamalarda bulunabilirler, konferanslari izleyebilirler. Yani, ogretim elemani, her zaman,gunde 24 saat, sizin [Veysel Batmaz’ın] yaptiginiz gibi 60 saat surekli olarak meslekleri ile ilgili olmak durumundadirlar ve boyledirler de! Bu nedenle, akademik takvim sona erip, dersler kesildikten, sinavlar yapildiktan ve sinav sonuclari teslim edildikten sonra, ogretim elemanlarinin mekan ile baglanti nedenleri ortadan kalkmis olur ve ogretim elemanlari, ders verme ve danismanlik disi gorevlerini yapabilmek icin kendilerini rahatlamis, serbest kalmis varsayarlar, varsaymalidirlar ve sahaya cikmalari gerekir. Ogretim elemanlarinin yillik izinleri, 657 Sayılı DMY ile belirlenen sure ile, yani 15,30,45 gun gibi, belirli gun sayisi ile de sinirli degildir. Yaz okulunda yada hastane, döner sermaye işletmelerinde ustlendikleri grevleri yoksa, fakültedeki odalarina tikilmalarinin, orada kendileri hapsetmelerinin toplumsal, kurumsal ve bireysel bir getirisi soz konusu olamayacaktir. Tam tersine, gorevlerini yapmamak icin, bu odalara kendilerini hapsetmis olacaklardir. Dekan yada Bolum Baskanlari, tutukevi, hapisevi gardiyanlari degildir. Onlarin tek gorevi, ogretim elemanlarini, universite ile ilgili calismalarlarini yapabilmelerine olanak tanimak ve kimi araclari onlara saglamaktir. Bunun icin, kamusal kaynaklari,gerek yurtici ve gerekse yurtdisi calismalari gercekletirmeleri icin, onlarin hizmetine sunmaktir. Oysa ki, kamusal kaynaklar, yolluk ve yevmiyeler, tumu ile rektör,dekan ve yönetimin sadik kullari arasinda hicbir uretim kaygisi ve sorumlulugu tasimaksizin, aralarinda üleşilir. Ogretim elemanlarinin, akademik takvim baslangici ve bitisi disindaki donemler icin,dekandan izin almalari bile gerekmez. Cunku, yillik izinleri, akademik takvimin bitisi ile baslangici arasindaki suredir. Yargi organi mensuplarinin, ogretmenlerin yillik izin kullanmalari da, yargi yilinin bitisi ile baslangici, ogretmenlerin ders yilinin bitisi ve baslangici arasindaki gunlerde gecerlidir. Yargi mensuplari ve ogretmenler, bu sure icin izin isteminde bile bulunmazlar. İzin konusunda bagimli olanlar, rektor, dekan, bolum baskani, enstitu ve yuksekokul mudurleridir. [Bu konuda da Prof. Altıntaş’a katılmıyoruz; bu görevde olanlar da izinlerini akademik olarak kullanırlar, yani otoriteden bağımsız olmak bunların da görevidir.] Yasa bunlarin YOK Baskanindan, rektorden,dekandan izin almasini zorunlu kilmis bulunmaktadir. [Yasanın bu maddelerine uymakla birlikte, yasanın bu maddelerine karşıyız.] Cunku, gorevlerinin gereginin yerine getirilmesi, belirli bir
mekanda, makamlarinda bulunmasini gerektirmektedir. Ogretim elemanlarinin, akademik takvim disinda bulunacaklari yer ile iletisim aracini belirten bir bildirimde bulunmalari yeterli olmalidir.

Ogretim elemanlar yalnzca oteki izinlerinde (hastalik, mazeret) 657 Sayili DMYhukumlerine gore, yine Bolum Baskanindan izin kullanabilir. Saglik raporunun geregi icin, gorev yeri dışında bulunmalari icin izin falan almalari da gerekmez. Bu yasal hukumleri anlamayan, anlamak istemeyenler, ne yazik ki bizden, meslektalarimizdan olan kimselerdir. Ancak, emir-komuta zinciri icinde gorev yapma aliskanligina kendilerini kaptiranlar, kendi ezilmişliklerini, efendilerinin kendilerine karsi sergilediklerini, kendi astlari olarak algiladiklari uzerinde sergilemek girisiminde bulunmaktadirlar. Koleler, kole kabul ettiklerini ezerler, onlarin onurlari ile oynarlar. Bu bir hinc almak,bir eziklikten kurtulma aracidir. Universite ogretim elemanlari arasindaki iliski, "ast-üst", "amir-memur" iliskisi degildir. Bir meslektaslar toplulugudur, ogretim elemanlari. Ogrenciler de meslektas adaylaridir. Bunlar birlikte uretim yaparlar. Aralarindaki tek fark, akademik unvan farkliligidir. Bu fark ise, zaman icinde ortadan kalkmakta, profesorluk asamasinda tum unvanlar esitlenmektedir. Bu nedenle universitelerde yonetici, esitler arasindaki iliskiyi gerektirir. Rektor, dekan, bulum baskani, esitler arasinda birinciler olarak tanimlanirlar. Bizim meslektalarimiz da okur-yazar olmadiklarindan, kendilerinin hukuklarn bilmediklerinden, öğrenmek de istemediklerinden, efendilerinin buyruklarına uymayi yasam bicimine burundurmus bulunmaktadirlar. Adam olsalar, konumlarini algilayabilseler, yasadigimiz bu carpikliklar ortaya cikmaz ve bu uygulamaya karsi cikanlar azinlikta kalmazlar. Son soz, efendiyi koleler yaratır.

Esenlikler dilerim.

Prof. Dr. Mustafa Altıntaş

04 Kasım, 2005

HUKUK ve BİLİM YUVASI OLUYORUZ

BAYRAM HEDİYESİ:
HUKUK GERİ GELİYOR...

Ceberrutların hukuksuzluğu, bir bir adaletin duvarına çarpıyor. Aşağıdaki haberi okumadan önce, konunun bizim Okul ile ilişkisini vurgulayalım:

Biliyorsunuz Dekan, bizzat kendisinin hiç kimseye sormadan Araştırma Görevlisi olarak işe aldığı ve sonradan hiç sormadan Veysel Batmaz’a asistan atadığı Serdar Taşçı’ya son bir yıldır devamlı soruşturmalar açıyor ve Disiplin Kurulu’nda Veysel Batmaz’ın karşı oyuna rağmen cezalandırıyor ve bu cezaların hepsi Rektörlükten geri dönüyor. Bunların sayısı şimdilik 3-4’e ulaşmış durumda.

Serdar Taşçı da soruşturma konularını Vistilef’e taşıyarak herkesi konudan haberdar ediyor: Bu soruşturmaların hukuksuz olması konusunda Serdar Taşçı’nın üç argümanı var: (1) Soruşturmalar husumet sonucu açılıyor; ortada “suç” yok; (2) Soruşturmayı açan ile ceza verenler ve soruşturmacılar aynı kişiler; bu hukuksuz; (3) Soruşturmaların savunma hakkını ihlal eden “usûl” hususları var.

Bu üç argümanı da Ankara 5. İdare Mahkemesi artık HUKUK normu haline getirmiştir. (1) Hiç kimseye husumet ile soruşturma açılamayacaktır; (2) savunma hakkı usûlen de olsa bozulamayacaktır ve en önemlisi de (3) soruşturmayı açan (Dekan) soruşturmacılar (Disiplin Kurulu üyeleri; Murat Özgen, Aydemir Okay, vd.) ve Disiplin Kurulu (Dekan ve soruşturmacılar) aynı kişilerden oluşamayacaktır. Buradan uyarıyoruz. Artık herkes HUKUK içine girsin; girmezlerse SOKMASINI biliriz. Bizim de “kanunlarımız” var.

İşte haber:

(aa) Bir memur hakkında verilen kınama cezasını iptal eden Ankara 5. İdare Mahkemesi, disiplin amirleri tarafından verilen uyarı ve kınama gibi cezalara yargı yolunun kapalı olmasının insan hakları ve Anayasa’ya aykırı olduğu hükmüne vardı. Bir matematik öğretmeninin yaptığı başvuruyu karara bağlayan Ankara 5. İdare Mahkemesi, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre kınama cezasına yönelik itirazlara yargı yolunun kapalı olmasını ve itirazların sadece disiplin amirleri ve disiplin kurullarına yapılabilmesini adil yargılama hakkına aykırı buldu. Mahkemenin kararında, soruşturmayı açan ve cezayı veren makamın aynı olmasının, savunma hakkını engellediği belirtildi. Kararda, hak arama özgürlüğünün “uluslarası sözlemeleri iç hukuk kuralları önünde tutan” Anayasanın 90. maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği de vurgulandı. Mahkeme, kınama cezasının bu gerekçelerle hukuka uygun olmadığı kanaatine vararak cezanın iptaline karar verdi. Binlerce devlet memuru için de örnek teşkil edebilecek karar uyarınca, disiplin cezası alan memurlar işlemin iptali ve yürürlüğünün durdurulması için idari yargı yoluna başvurabilecek. 3Kasım 2005

18 Ağustos, 2005

VEYSEL BATMAZ'DAN HUKUK/OKUL GEYİĞİ... CİDDÎ...

Veysel Batmaz Yazıyor...

BİR “MESAİ SAATLERİNE UY” YAZISI ÜZERİNE CİDDİ “HUKUK” GEYİĞİ!

Bu okulda ancak geyik yapılır... Pınar Türenç, Ahmet, Meltem, vd. gibi kişilerin varla yok arasında devletin maaşını aldıkları bir okulda, Dekan, ben ve Hikmet Kırık’a, “mesai saatlerine uymanızı önemle rica ederim” diyor. Ne zaman? Ağustos ayının tam ortasında ve Temmuz ayının tamamında “yaz okulu” derslerine girmiş olmamızdan onbeş gün sonra... Ve henüz başlamadığımız yıllık iznimizde...

Tam zamanlı ve/veya yarım-zamanlı olarak bugüne kadar 25 yıldır, ders verdiğim dokuz okulda da duymadığım bir şey bu ve Dekan’dan şaka yollu tam beş yıldır, koridorlarda falan duyuyor ve onu destekleyip, muhatap aldığım günlerde ve bazı arkadaşlara göre de “suskun kaldığım” sıralarda, ben de ona şaka yollu, “ben dersteydim, dün aradım, yoktun, sen neredesin?” diyordum...

Bu artık hâd safhaya geldi ve Dekan’a öğrenmesi gereken bir çok şeyin yanısıra "akademik mesai’nin" ne olduğunu öğretmek gerekiyor.

İlkönce bir anektod: Kemal Alemdaroğlu da bana aynı mavrayı söylemişti: “derslere girmediğimi; dışarıda iş yaptığımı ve okula uğramadığımı.” O zamanlar koskoca bir Rektördü (1 Nisan 2003). Ben de ona, “bu söylenenleri size aktarının ismini bana verin, mahkemede onu lime lime yapayım” dedim. “Ne demek o, lime lime lafı?” diye kızgınlıkla sordu; ben de ona “mahkemeye verince görürsünüz ne demek olduğunu” dedim. Bu davranışım bazı arkadaşlarca “suskunluk” olarak nitelendirildi.

Zaman zaman Türk üniversitelerinde “mesai saatinin geçirileceği yer olarak oda” denilen kavrama dört elle sarılan bazı yasadan anlamaz yöneticiler oldu ve olmaya devam ediyor.

Her şeyden önce, "mesai saati" kavramı 657 sayılı Kanun’da tanımlanan bir kavramdır ve devlet memurlarının, iş'te bulunma süresini belirler ve sadece İstanbul Üniversitesi ile (bu geçen dönemdi...) bazı taşra üniversitelerinde, Valiliğin yaz başında ve sonunda gönderdiği saat değişimi tamimlerinin öğretim üyelerine kadar dağıtıldığı bir uygulamadır. Ayrıca yasa diliyle konuşacak olursak, “mesai saati” diye bir kavram da Türk kukukunda yoktur. 657 sayılı Yasanın 99. Maddesinin adı “çalışma saatleridir.” Bakın bu maddenin ilk cümlesi ne diyor: “Memurların haftalık çalışma süresi genel olarak 40 saattir.” Bu cümle demektir ki, özel olarak daha az veya fazla fazla olabilir. Danıştay’ın kararlarında ise, genel olarak üniversite akademik personeli ile 657 sayılı yasa hükmü altındaki devlet personeli hep farklı görülmüştür: “BEŞİNCİ DAİRE Karar No: 5709 Esas No: 7715 Karar Tarihi: 02/06/1983: ....anılan yönetmelik hükmünde belirlenen disiplin cezalarının uygulanması gerekmekte olup bu özel düzenlemenin dışında Üniversite öğretim üyeleri ve yardımcıları hakkında 657 sayılı kanunun 94. maddesi hükmünün uygulanmasına olanak bulunmamaktadır.” Yani, 657 sayılı Yasanın çalışma saatleri ile ilgili maddesi esnek bir maddedir ve Danıştay’ın içtihat kararlarında, üniversite akademik personeli, 657 sayılı yasa kapsamında görülmemektedir.

Yükseköğretim Kanunu (Kanun No : 2547 Kabul Tarihi : 4/11/1981) Öğretim Üyelerinin Görevlerini ise şöyle tadat etmiştir:

Madde 22- a-Yükseköğretim kurumlarında ve bu kanundaki amaç ve ilkelere uygun biçimde önlisans, lisans ve lisansüstü düzeyde eğitim-öğretim ve uygulamalı çalışmalar yapmak ve yaptırmak, proje hazırlıklarını ve seminerleri yönetmek, b-Yükseköğretim kurumlarında, bilimsel araştırmalar ve yayımlar yapmak, c-İlgili birim başkanlığınca düzenlenecek programa göre, belirli günlerde öğrencileri kabul ederek, onlara gerekli konularda yardım etmek, bu kanundaki amaç ve ana ilkeler doğrultusunda yol göstermek ve rehberlik etmek, d-Yetkili organlarca verilecek görevleri yerine getirmek, e-Bu kanunla verilen diğer görevleri yapmaktır.

Açıkça görüldüğü gibi, öğretim üyelerine Dekan tarafından bir görev verilemez. Öğretim Üyelerinin görevleri Kanunda açıkça belirtilmiş ve sadece yetkili organlarca verilecek görevlerin ve kanundan kaynaklanan diğer görevlerin verilebileceği hükme bağlanmıştır. Dekan ise yine aynı Yasada, kurul kararlarının uygulayıcısı, temsilci, denetçi/gözetmen ve koordinatördür. Dolayısıyla Kanunun lafzı da, ruhu da, Öğetim Üyesi ile Dekan arasındaki irtibatı kopartmıştır. (Şu fıkraya dikkat: “f-Öğretim elemanlarının görevlerini yapmaları bölüm başkanları, enstitü ve yüksekokul müdürleri, dekanlar ve rektörler tarafından izlenir ve denetlenir.” Bu silsile, zaten herşeyi açık olarak ortaya koyar; Bölüm Başkanı’nın memnun olduğu öğretim üyesine Dekan karışamaz.) Dekan yerine Kurullar, Bölüm Başkanı ve Anabilim dalı başkanı, öğretim üyelerine bu yasada çizilmiş sınırlar dahilinde görev verecek yetkili organlardır.

Nitekim, öğretim üyelerinin çalışma esaslarını belirleyen 36. madde çok açıktır: “Devamlı statüde görev yapan profesörler ve doçentler bütün mesailerini üniversite ile ilgili çalışmalara hasrederler.” “Her defasında iki yıl için atanan bu kısmi statüdeki, profesör ve doçentler haftada en az yirmi saat üniversitede bulunmak, eğitim-öğretim, uygulama ve araştırmaları bölüm başkanının gösterdiği yerde ve onun denetimi altında yapmakla yükümlüdürler.”

Bu maddenin bu iki fıkrası şunları söylemektedir: devamlı statülü öğretim üyeleri mesailerinin tamamını üniversitede değil, üniversite ile ilgili çalışmalara hasrederler ve öğretim üyeleri Bölüm Başkanları tarafından görevlendirilirler.

36. Madde şöyle devam eder: “b-Yardımcı doçentler ve üniversite ve bağlı birimlerinde sadece devamlı stütüde çalıştırılırlar c-Devamlı statüde bulunan öğretim üyeleri ile aylıklı öğretim yardımcıları en az Devlet memurları için kabul edilmiş olan haftalık çalışma süresi kadar bir süre eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, uygulama ve yönetim görevleriyle üniversite organlarınca verilen diğer görevleri yapmakla yükümlüdürler d-Öğretim üyelerinin haftalık ders yükü en az on saattir-Öğretim üyelerinin yaptıkları ve yaptırdıkları uygulama, yönettikleri seminer ve doktora çalışmalarının ne ölçüde ders yükünden sayılacağı Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenir e-Üniversite ve bağlı kuruluşlarında, öğretim yardımcılarından kadrolu öğretim görevlileri ile okutmanlar için haftalık ders yükü oniki saatten az olmamak üzere Yükseköğretim Kurulunca tespit edilir f-Öğretim elemanlarının görevlerini yapmaları bölüm başkanları, enstitü ve yüksekokul müdürleri, dekanlar ve rektörler tarafından izlenir ve denetlenir g-Rektör, dekan, enstitü ve yüksekokul müdürleri için haftalık ders yükü zorunluluğu aranmaz-Bunların yardımcıları ile bölüm başkanları için haftalık ders yükü yukarıda belirtilen sürenin yarısı kadardır.”

Ne güzel değil mi? Bakın ne diyor madde: “Devamlı statüde bulunan öğretim üyeleri ile aylıklı öğretim yardımcıları en az Devlet memurları için kabul edilmiş olan haftalık çalışma süresi kadar bir süre eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, uygulama ve yönetim görevleriyle üniversite organlarınca verilen diğer görevleri yapmakla yükümlüdürler.”

İyi okudunuz değil mi? Peki nerede “üniversitedeki odalarında yapmak zorundadırlar” ibaresi? Nerede, mekan zorunluluğu? Dershane, anfi, araştırmak için bir sinemaya film izlemeye gitmek; popüler kültür için alan araştırmasını sokaklarda yapmak, evde ders hazırlamak, sınav kağıdı okumak, evde Habermas okumak, Vistilef'e yazmak, tatilde makale bitirmek... Ders vermek, ders vermek, ders vermek... Hepsi görev, hepsi akademik; hepsi, kanunun amir hüküm altına aldığı "üniversite ile ilgili çalışma."

AKADEMİK MESAİNİN YERİ ve ZAMANI OLMAZ. Yasa da bunu diyor; en az devlet memurları için kanun hükmü olan “haftada genel olarak 40 saatlik ” çalışma süresinin dışında da çalışır öğretim üyesi; doğal olarak 24 saat, uykusunda bile çalışır; zaten benim gibiler, haftada en az 60 saat akademik mesai yaparlar, uyanıkken; ama nerede? Üniversitedeki soğuk veya çok sıcak, bilgisayarsız, telefonsuz, laklaktan ve dedikodudan başka bir işe yaramayan odalarında mı? Hayır değil. Bu koşul ancak yönetici iseler belki geçerlidir; onda bile şart değildir. BİZİ TIPÇI ARKADAŞLARLA KARIŞTIRANLAR HÜSRANA UĞRARLAR ve MEDYA ONLARI "HAP" YAPAR... BİZ MEDYA'YIZ; ONA GÖRE... MEME'Yİ EN İYİ BİZ BİLİRİZ... (MEME kavramı için aşağıdaki nota ltf bkz.)

Ders vermeyi, evde popüler veya bilimsel kitap okumayı çalışmaktan saymayan bir Dekan var ortalıkta... Dersin nasıl hazırlandığını ve nasıl verildiğini biliyor mu? Okumayı sevmiş mi?

Kanun bilmeyen bir Dekan var ortalıkta.... Yaptığı işler "Kanunsuz..."

İşte, "mesai saati" dediği Dekan’ın, yukarıda anlatılanlar; görev dediği de yasada; hepsi Yasada ve yukarıda...

Var mı itirazı olan?

Şimdi de, en başta bahsettiğim Dekan’ın uyarısını içeren yazıya benim yazdığım cevap yazısı:

İletişim Fakültesi Dekanlığına:
İzin günlerimi Fakülte Sekreterliğine sözlü olarak duyurmuştum. 15 Ağustos-15 Eylül 2005. Ancak bugün dahil (okuldayım-17 Ağustos 2005) tatile çıkmamış durumdayım. Tatil yapma merakım yoktur; devamlı akademik işlerle meşgul olurum. Şu anda Utah Üniversitesi’ne sunacağım bir tebliğ çalışması ve Prof. Dr. Arif Dirlik’in makalelerinin Türkçe çevirisi ile uğraşıyorum... 25 yıllık iş ve 12 yıllık fiili öğretim üye ve yardımcılığı hayatımda “mesai” saatlerine hep uydum. Uymaya devam ediyorum. 25 yılda günde 8 saatten fazla akademik çalışma yaparım; derse girmenin pek adet olmadığı okulumuzda, bazen bir sömestirede dört/altı ders (haftada 12-18 saat) verdiğim çokça olmuştur. Bu türlü sorulara ve ricalara muhatap değilim. Böylesine haksız ve mesnetsiz bir uyarı nedeniyle üzüntülerimi bildiririm.
Saygılarımla arz ederim.
Prof. Dr. Veysel Batmaz
Senatör
Tarih:17 Ağustos 2005 Kayıt No: 2055

Hepinize bol mesaili güzel tatiller diliyorum...

Prof. Dr. Veysel Batmaz

(Not: "MEME" kavramı için Bkz: http://www.haber3.com/ ve http://www.dorduncukuvvetmedya.com/ daki VEYSEL BATMAZ yazıları...)

17 Ağustos, 2005

KANUNÎ YAZILAR 2

BÖLÜM NEYE DENİR? TARİHÎ ve İÇTİMAÎ KONUMU NEDİR?
BİZİM DEKAN NE YAPMAKTADIR?

YÖK Yasası, 1981’de askeri idare altında kanunlaştığı zaman eski üniversite yasasına tam bir tepki olarak ortaya çıkmıştı. Bu eski ve çok özerk üniversite yasası, bir üniversiteyi, çok esnek ve bağımsız konfederasyon yapısı olarak tanımlamıştı. Üniversite yönetimi tamamen temsiliydi. Fakülteler, özerk, tüzel kişiliğe sahip, ita yetkisi ile donatılmıştı. Fakültenin altında ise, öğenci için bölüm; öğreti üyesi için de kürsü sistemi vardı. YÖK Yasası bu düzeni tamamıyle değiştirdi. Fakülteler bağlı birimler haline getirildi. Bölümler aynı zamanda öğretim üyeleri için de tüzel birimler oldu. Bu eskiden sadece ODTÜ ve Boğaziçi’nde olan Amerikan sistemiydi. Kürsü adı Anabilim Dalı olarak değiştirildi. Bölüm Başkanlarının yetkileri arttı; Dekanların yetkisi sıfırlandı (Bkz: Bir alttaki bölüm: Kanunî Yazılar 1). Anabilim Dallarının yetkileri ise eskiden tam yetkili Kürsü Başkanı yerine, bölüm kurulu ve başkanı ile paylaştırıldı ama yine de Dekan’dan daha fazla yetkilere sahip hale getirildi. Şu anda bu yapı YASAL olarak geçerli. Fakültenin yöneticisi Rektör’dür; Dekan temsilcidir, pencere camı taktıracak yetkisi bile yoktur; Bölüm Başkanı Bölümü tam yetki ile yönetir; Anabilim Daları ise müfredettan sorumludur. Hal böyle iken bizim aklı evvel Dekanımız, Alimderzade Yönetimi ceberrutluğu altında YASAL olmayan işler yapmaktadır. İşte YASA, İşte Bölümler ve Anabilim Dalları:

YÖK YASASI
Bölüm:
Madde 21-Bir fakülte ya da yüksekokulda, aynı veya benzer nitelikte eğitim-öğretim yapan birden fazla bölüm bulunamaz-
Bölüm,bölüm başkanı tarafından yönetilir-
Bölüm başkanı; bölümün aylıklı profesörleri, bulunmadığı takdirde doçentleri, doçent de bulunmadığı takdirde yardımcı doçentler arasından fakültelerde dekanca, fakülteye bağlı yüksekokullarda müdürün önerisi üzerine dekanca, rektörlüğe bağlı yüksekokullarda müdüıün önerisi üzerine rektörce üç yıl için atanır-Süresi biten başkan tekrar atanabilir
Bölüm başkanı, görevi başında bulunamayacağı süreler için öğretim üyelerinden birini vekil olarak bırakır-
Herhangi bir nedenle altı aydan fazla ayrılmalarda, kalan süreyi tamamlamak üzere aynı yöntemle yeni bir bölüm başkanı atanır-
Bölüm başkanı bölümün her düzeyde eğitim-öğretim ve araştırmalarından ve bölüme ait her türlü faaliyetin düzenli ve verimli bir şekilde yüıütülmesinden sorumludur-

Üniversitelerde Akademik Teşkilât Yönetmeliği
Bölümler

MADDE 13. Bölümler; fakülte ve yüksekokulların amaç, kapsam ve nitelik yönünden bir bütün oluşturan ve lisans düzeyini de içeren en az bir eğitim-öğretim, bilim ve sanat dallarında araştırma ve uygulama yapan birimlerdir. Ancak, Tıp, Diş Hekimliği, Eczacılık, Veteriner, Hukuk ve İlahiyat gibi geleneksel olarak lisans düzeyinde bir eğitim-öğretim programı uygulayarak tek tür diploma veren yükseköğretim kurumlarında en çok üç bölüm kurulabilir. Yükseköğretim kurumları içinde bölüm açılmasına, birleştirilmesine veya kapatılmasına doğrudan veya üniversitelerden gelecek önerilere göre Yükseköğretim Kurulu karar verir.
Bir diplomaya yönelik eğitim programı uygulamayan, Türkçe, yabancı diller, inkilap tarihi, plastik sanatlar, müzik ve beden eğitimi bölümleri rektörlüğe bağlı olarak da kurulabilir.
Bölümler, birbirini tamamlayan veya birbirine yakın anabilim veya anasanat dallarından oluşur. Bir fakültede veya yüksekokulda aynı veya benzer nitelikte eğitim-öğretim yapan birden fazla bölüm bulunamaz.
MADDE 14. Bir bölümlü fakültelerde dekan aynı zamanda bölüm başkanıdır. Bölüm başkanı, o bölümün aylıklı profesörleri, bulunmadığı taktirde doçentleri, doçent de bulunmadığı taktirde yardımcı doçentleri arasından o bölümü oluşturan anabilim veya anasanat dalı başkanlarının 15 gün içinde verecekleri yazılı görüşlerini dikkate alarak bir hafta içinde fakültelerde, dekanca; fakülteye bağlı yüksekokullar ve konservatuvarlarda müdürün önerisi üzerine dekanca; rektörlüğe bağlı yüksekokullar ve konservatuvarlarda müdürün önerisi üzerine rektörce atanır. Dekan atamaları rektörlüğe bildirir.
Bölüm başkanı, bölümündeki öğretim üyelerinden iki kişiyi üç yıl için başkan yardımcısı olarak atayabilir. Bölüm başkanı gerekli gördüğünde yardımcılarını değiştirebilir. Bölüm başkanının görevi sona erdiğinde yardımcılarının görevleri de sona erer.
Bölüm başkanı, bölümün her düzeydeki eğitim-öğretim ve araştırmalarından ve bölümle ilgili her türlü faaliyetin düzenli ve verimli olarak yürütülmesinden, kaynakların etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamaktan sorumludur. Bölüm başkanı fakülte veya yüksekokul kuruluna katılır ve bölümü temsil eder. Bölümde görevli öğretim elemanlarının görevlerini yapmaları bölüm başkanı tarafından izlenir ve denetlenir. Bölüm başkanı, her öğretim yılı sonunda bölümün geçmiş yıldaki eğitim-öğretim ve araştırma faaliyeti ile gelecek yıldaki çalışma planını açıklayan raporu bağlı bulunduğu rektör, dekan veya yüksekokul müdürüne sunar.
MADDE 15. Bölüm Kurulu; bölüm başkanının başkanlığında, varsa yardımcıları, o bölümü oluşturan anabilim veya anasanat dalları başkanlarından oluşur. Bölüm kurulu, bölüm ile bölüme bağlı anabilim veya anasanat dallarının eğitim-öğretim uygulama ve araştırma faaliyetlerinin, programlarının, araç, gereç ve fiziksel imkanlarından en etkin biçimde yararlanmak için gerekli planların ve işbirliği esaslarının hazırlanması hususunda görüş bildirir. Bölüm kurulunun bu konularda hazırlayacağı öneriler, bölüm başkanının onayından sonra uygulanır.
Anabilim veya Anasanat Dalı
MADDE 16. Anabilim veya ansasanat dalı, bölümü oluşturan ve en az bir bilim veya sanat dalını kapsayan eğitim-öğretim uygulama ve araştırma faaliyetlerinin yürütüldüğü akademik bir birimdir. Anabilim veya anasanat dallarının kurulmasına, birleştirilmesine veya kaldırılmasına doğrudan veya üniversitelerden gelecek önerilere göre Yükseköğretim Kurulu karar verir.
Anabilim veya anasanat dalı başkanı, o anabilim veya anasanat dalının profesörleri, bulunmadığı taktirde doçentleri, bulunmadığı taktirde yardımcı doçentleri, yardımcı doçent de bulunmadığı taktirde öğretim görevlileri arasından, o anabilim veya anasanat dalında görevli öğretim üyeleri ve öğretim görevlilerince seçilir ve bir hafta içinde yüksekokul müdürü, konservatuvar müdürü veya dekan tarafından atanır. Anabilim veya anasanat dalı başkanı olarak atanabilecek öğretim üyesi veya öğretim görevlisi sayısının en çok iki olması halinde, başkan, yüksekokul müdürü, konservatuvar müdürü veya dekan tarafından doğrudan atanır. Atamalar rektörlüğe bildirilir.
Anabilim veya anasanat dalı kurulu, bilim veya sanat dalı başkanlarından oluşur. Anabilim veya anasanat dalının, yalnız bir bilim veya sanat dalını kapsadığı durumlarda, anabilim veya anasanat dalı kurulu bütün öğretim üyelerinden ve öğretim görevlilerinden oluşur. Anabilim veya anasanat dalı kurulu, ilgili anabilim veya anasanat dalı programlarının planlanması ve uygulanmasında anabilim veya anasanat dalı başkanına görüş bildirir.
Bilim veya Sanat Dalı
MADDE 17. Bilim veya sanat dalı, anabilim veya anasanat dalı içinde eğitim-öğretim, araştırma ve uygulama yapan bir birimdir. Anabilim veya anasanat dallarına bağlı olarak bilim veya sanat dalı kurulmasına ilgili anabilim veya anasanat dalı başkanı, bölüm başkanı ve dekanın ortak önerileri üzerine Yükseköğretim Kurulunun olumlu görüşü alınarak üniversite senatosunca karar verilir.
Bilim veya sanat dalı başkanı, o bilim veya sanat dalının profesörleri, bulunmadığı taktirde doçentleri, bulunmadığı takdirde yardımcı doçentleri, yardımcı doçent de bulunmadığı taktirde öğretim görevlileri arasından, o bilim veya sanat dalında görevli öğretim üyeleri ve öğretim görevlilerince seçilir ve bir hafta içinde yüksekokul müdürü, konservatuvar müdürü veya dekan tarafından atanır. Bilim veya sanat dalı başkanı olarak atanabilecek öğretim üyesi veya öğretim görevlisi sayısının en çok iki olması halinde başkan, yüksekokul müdürü, konservatuvar müdürü veya dekan tarafından doğrudan atanır. Atamalar rektörlüğe bildirilir.
Bilim veya sanat dalı kurulu, o bilim veya sanat dalında görevli profesör, doçent, yardımcı doçent ile öğretim görevlilerinden oluşur. Bilim veya sanat dalı kurulu, ders programlarının, araştırmaların hazırlanma ve uygulamaları ile ilgili önerilerini bilim veya sanat dalı başkanına sunar.
Yöneticilerle İlgili Ortak Hükümler
MADDE 18. Bölüm, anabilim, anasanat, bilim ve sanat dalları başkanlarının görev süreleri üç yıldır. Süresi biten başkan yeniden aynı usullerle atanabilir. Bölüm başkanları ile yardımcıları devamlı statüde veya devlet memurlarının tâbi oldukları mesai saatlerine ve süresine tâbi olmak şartıyla kısmi statüde olan öğretim üyeleri arasından bu Yönetmeliğin 14.; anabilim, anasanat, bilim ve sanat dalları başkanları ile yardımcıları devamlı statüde veya devlet memurlarının tâbi olduğu mesai saatlerine ve süresine tâbi olmak şartıyla kısmi statüde olan öğretim üyeleri, bulunmadığı taktirde öğretim görevlileri arasından Yönetmeliğin 16. ve 17. maddelerinde belirtilen esaslara göre seçilir. Gerektiğinde, bir kişide birden fazla yöneticilik görevi, ancak rektörün onayı ile toplanabilir. Dekan gerekli gördüğü hallerde değişik eğitim birimlerinin koordinatörlüğünü yapar.
Ancak birden fazla anabilim dalının kapsandığı bölümlerde bölüm başkanı bir anabilim dalı başkanlığını, birden fazla bilim dalının kapsandığı anabilim dallarında, anabilim dalı başkanı bir bilim dalı başkanlığını üstlenebilir. Dekan gerekli gördüğü hallerde değişik eğitim birimlerinin koordinatörlüğünü yapar.
Başkanlık görevinde bir doçentin bulunması halinde bir profsesörün, bir yardımcı doçentin bulunması halinde profesör veya doçentin, bir öğretim görevlisinin bulunması halinde ise bir öğretim üyesinin aynı birimde görevlendirilmesi ile başkanlık görevi sona erer. Boşalan başkanlık görevine usulüne göre yeni başkan atanır. Bir birimde başkanlık yapan yardımcı doçentin veya öğretim görevlisinin görev sürelerinin bitiminde başkanlık görevleri de sona erer.
Bölüm, anabilim, anasanat, bilim ve sanat dalı başkanları görevi başında bulunamayacağı süreler için yardımcıları veya öğretim üyelerinden birini vekil olarak bırakırlar. Herhangi bir nedenle altı aydan fazla ayrılmalarda kalan süreyi tamamlamak üzere aynı yöntemle yeni bir başkan atanır.
Anabilim veya anasanat dalı, bilim veya sanat dalı başkanlıkları boşaldığında, yüksekokul müdürü, konservatuvar müdürü veya dekan, o anabilim veya anasanat, bilim veya sanat dalında görevli öğretim üyelerini ve öğretim görevlilerini, boşalmış olan dal başkanını seçmek üzere bir hafta içinde toplantıya çağırır. Seçimler üye tam sayısının yarıdan bir fazlasının katılması ile gizli oyla yapılır. Başkan katılan üye sayısının salt çoğunluğu ile seçilir. Anabilim veya anasanat, bilim veya sanat dalı başkanlarının seçiminde ikinci tur sonunda salt çoğunluğun sağlanmaması halinde, üçüncü turda en çok oy alan aday seçilmiş olur.

09 Ağustos, 2005

KANUNÎ YAZILAR 1

DEKAN VE KURULLARIN TEŞKİLATI VE GÖREVLERİ

Bu yazı dizisinde halen yürürlükte olan Yükseköğretim Kanunu’nun Dekan, Fakülte Kurulları, Bölümleri ve Anabilim Dallarına ilişkin amir hükümlerini Fakülte çalışanlarına sunuyoruz. Bu kanun şu anda www.yok.gov.tr sitesinden de okunabilir. Herkesin öğrenmesi gerekli bir Kanun. Daha sonra Bölümler ve Anabilimdalları ile yazı dizisine devam edeceğiz...

YÖK Kanunu No : 2547 Kabul Tarihi : 4/11/1981
FAKÜLTE ORGANLARI

Dekan
Madde 16-
a) Atanması: Fakültenin ve birimlerinin temsilcisi olan dekan, rektörün önereceği, üniversite içinde veya dışında üç profesör arasından Yükseköğretim Kurulunca üç yıl süre ile seçilir ve normal usul ile atanır-Süresi biten dekan yeniden atanabilir-
Dekan kendisine çalışmalarında yardımcı olmak üzere fakültenin aylıklı öğretim üyeleri arasından en çok iki kişiyi dekan yardımcısı olarak seçer-
Ancak merkezi açıköğretim yapmakla görevli üniversitelerde, gerekli hallerde açıköğretim yapmakla görevli fakültenin dekanı tarafından dört dekan yardımcısı seçilebilir-
Dekan yardımcıları, dekanca en çok üç yıl için atanır-
Dekana, görevi başında olmadığı zaman yardımcılarından biri vekâlet eder-Göreve vekalet altı aydan fazla sürerse yeni bir dekan atanır-

b) Görev, yetki ve sorumlulukları:
(1) Fakülte kurullarına başkanlık etmek, fakülte kurullarının kararlarını uygulamak ve fakülte birimleri arasında düzenli çalışmayı sağlamak,
(2) Her öğretim yılı sonunda ve istendiğinde fakültenin genel durumu ve işleyişi hakkında rektöre rapor vermek,
(3) Fakültenin ödenek ve kadro ihtiyaçlarını gerekçesi ile birlikte rektörlüğe bildirmek, fakülte bütçesi ile ilgili fakülte yönetim kurulunun da görüşünü aldıktan sonra rektörlüğe sunmak,
(4) Fakültenin birimleri ve her düzeydeki personel üzerinde genel gözetim ve denetim görevini yapmak,
(5) Bu kanun ile kendisine verilen diğer görevleri yapmaktır-

Fakültenin ve bağlı birimlerinin öğretim kapasitesiııin rasyonel bir şekildi kullanılmasında ve geliştirilmesinde gerektiği zaman güvenlik önlemlerinin alınmasında, öğrencilerin gerekli sosyal hizmetlerinin sağlanmasında, eğitim-öğretim bilimsel araştırma ve yayım faaliyetlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesinde, bütün faaliyetlerin gözetim ve denetiminin yapılmasında, takip ve kontrol edilmesinde ve sonuçlarının alınmasında rektöre karşı birinci derecede sorumludur-

Fakülte Kurulu
Madde 17-
a) Kuruluş ve işleyişi: Fakülte kurulu, dekanın başkanlığında fakülteye bağlı bölümlerin başkanları ile varsa fakülteye bağlı enstitü ve yüksekokul müdürlerinden ve üç yıl için fakültedeki profesörlerin kendi aralarından seçecekleri üç doçentlerin kendi aralarından seçecekleri iki, yardımcı doçentlerin kendi aralarandan seçecekleri bir öğretim üyesinden oluşur-
Fakülte kurulu normal olarak her yarı yıl başında ve sonunda toplanır-
b-Görevleri: Fakülte kurulu akademik bir organ olup aşağıdaki görevleri yapar-
(1) Fakültenin,eğitim-öğretim,bilimsel araştırma ve yayım faaliyetleri ve bu faaliyetlerle ilgili esasları, plan, program ve eğitim-öğretim takvimini kararlaştırmak,
(2) Fakülte yönetim kuruluna üye seçmek,
(3) Bu kanunla verilen diğer görevleri yapmaktır-

Fakülte Yönetim Kurulu
Madde 18-
a-Kuruluş ve İşleyişi: Fakülte yönetim kurulu,dekanın başkanlığında fakülte kurulunun üç yıl için seçeceği üç profesör, iki doçent ve bir yardımcı doçentten oluşur-
Fakülte yönetim kurulu dekanın çağrısı üzerine toplanır-
Yönetim kurulu gerekli gördüğü hallerde geçici çalışma grupları, eğitim-öğretim koordinatörlükleri kurabilir ve bunların görevlerini düzenler-
b-Görevleri: Fakülte yönetim kurulu, idari faaliyetlerde dekana yardımcı bir organ olup aşağıdaki görevleri yapar:
(1) Fakülte kurulunun kararları ile tespit ettiği esasların uygulanmasında dekana yardım etmek,
(2) Fakültenin eğitim-öğretim, plan ve programları ile takviminin uygulanmasını sağlamak,
(3) Fakültenin yatırım, program ve bütçe tasarısını hazırlamak,
(4) Dekanın fakülte yönetimi ile ilgili getireceği bütün işlerde karar almak,
(5) Öğrencilerin kabulu, ders intibakları ve çıkarılmaları ile eğitim-öğretim ve sınavlara ait işlemleri hakkında karar vermek,
(6) Bu kanunla verilen diğer görevleri yapmaktır-

08 Ağustos, 2005

VistilefHukuk Yayında... YÖK Yasası Nedir; Ne Değildir?


Vistilef Elektronik Yayınlar Grubu (VEYG), yeni bir yayını ilginize ve bilginize sunuyor: VistilefHukuk. Artan Vistilef Yayınları içeriğinin tematik olarak farklılaşması sonucu, artık hukuk, kamu hukuku, üniversite ve yurttaşlık hukuku konularında ve özellikle de ülkemiz hukuk literatüründe ve hukuksal metinlerinde sümmetedarik ve karakuşî olarak yer alan ve sık sık değişen iletişim hukuku konularında yayın yapacak olan VistilefHukuk, her türlü hukuksal sorununuza da cevap vermeyi umuyor...

Vistilef Elektronik Yayınlar Grubu (VEYG) olarak, yeni yayınımıza hoşgeldin diyoruz...

Siz izleyicilerden de katkılarınızı bekliyoruz...
ÇOK YAKINDA, Kanunî Yazılar Dizisi 1,2,3... YÖKurumu Yasası Fakülte'yi Nasıl Kurar?

Sevgilerimle, Editör
Vistilef Elektronik Yayınlar Grubu (VEYG)